BÜYÜK TAARRUZ VE BAŞKOMUTANLIK MEYDAN SAVAŞI 17 Ağustos 1922 tarihinde Ankara'dan gizlice ayrılır ve Konya'ya gelir. Ankara

BÜYÜK TAARRUZ VE BAŞKOMUTANLIK MEYDAN SAVAŞI
17 Ağustos 1922 tarihinde Ankara’dan gizlice ayrılır ve Konya’ya gelir. Ankara’dan ayrılmadan yalnız iki arkadaşına cepheye gideceğini söyler. Ankara’yı onlara teslim eder. Yola çıkmadan önce 21 Ağustos’ta Gazi Mustafa Kemal yabancı konukları ve yöneticileri Çankaya’da çaya davet edecek diye bir duyuru yayımlattırır.
20 Ağustos’ta Konya’dan Başkomutanlık Karargahı’nın bulunduğu Akşehir’e gelir. Haberleşmeye el koyar ve Türkiye’nin dünya ile bağını keser. Orada komutanlarla toplantı yapar. Genel Kurmay Başkanı Fevzi Paşa, Batı Cephesi Komutanı İsmet Paşa, Birinci Ordu Komutanı Nurettin Paşa ve İkinci Ordu Komutanı Yakup Şevki Paşa toplantıya katılırlar. 27 Temmuz 1922 tarihinde bir futbol karşılaşması bahane edilerek komutanlarla Akşehir’de toplanmışlardı. O toplantıda Taarruz Planı tartışılmıştı. Yakup Şevki Paşa plana itiraz etse de Başkomutan sorumluluk bana ait, deyince plan onaylanmıştı. 6 Ağustos’ta da Batı Cephesi Komutanı İsmet Paşa ordu komutanlarına taarruz için harekete geçmelerini bildirmişti. aarruz için Afyon’un güneyi seçilmişti. O bölgede Yunan’ın 35 bin kişilik bir yığınağı vardı. Taarruz için asıl güç bu cepheye yığılacaktı. Birinci Ordu’nun tüm mevcudu ve İkinci Ordu’dan da gerekli birlikler Afyon’un güneyine sessizce, gece gece kaydırılmıştı. 24 Ağustos’ta 35 bin Yunan birliğini karşısına 105 bin kişilik bir güç cephe almıştı. Böylece Yunan Ordusu’nun sağ tarafına hem cephe hem de yarma harekatı yapılacaktı.
24 Ağustos’ta Şuhut’a getirilen Başkomutanlık karargahında akşam komutanlarla son kez toplanılır. 25 Ağustos’ta Karargah Kocatepe’nin eteklerine getirilir. Başkomutan 25 Ağustos’u 26 Ağustos’a bağlayan gece buradaki Çadırlı Ordugahta yatar. Saat: 02.00’te yaveri onu uyandırmak için çadırdan içeri girdiğinde onu tıraş olurken görür. Tıraş bitince Kocatepe’ye doğru yola çıkarlar. Başkomutan böbrek hastasıdır, yürürken öne doğru kamburunu çıkararak yürümektedir. Kocatepe’nin en tepesine dek çıkarlar. Fevzi Paşa, İsmet Paşa, Nurettin Paşa oradadır. Süvari Kolordusu Komutanı Fahrettin Paşa O akşam hava karardığında süvari birliğini Ahır Dağı’ndan Sincanlı Ovası’na inmek için hareket eder. Gece karanlıkta yol kaybedilse de istenen zamanda Süvari Kolordusu Sincanlı Ovası’na yani Yunan Ordusu’nun arkasına sarkar. Havada sis olduğu için bir süre beklenir ve saat: 05.00’te Büyük Taarruz için komut verilir. İsmet Paşa’nın bir yıldan beri titizlikle hazırladığı toplar Yunan mevzilerini dövmeye başlar. Yarım saat sonra orduya hücum emri verilir. Birinci gün Çiğil, Belen, Erkmen Tepelerde zorlu çarpışmalar olur. Çiğil Tepe dışındaki hedefler planlandığı gibi ele geçirilmiştir. İkin günü sonunda Afyon düşer ama Çiğil Tepe alınamaz. 57 Kolordu komutanı Albay Reşat ( Çiğiltepe) hedefi alamadığına çok üzülür, akşama doğru Başkomutan’a imzalı bir not bırakarak intihar eder. Notta, ” Başarısızlığa tahammül edemedim” demektedir. Başkomutan Albay Reşat’ın intiharına çok üzülür ama elden gelen bir şey yoktur. Bir gün sonra takviyeli 57. Alay Çiğiltepe’yi alır. Üçüncü günün akşamında Başkomutan Afyon belediyesinde İsmet ve Fevzi Paşalarla durumu değerlendirir. Harita üzerinde Yunan Ordusu’nun Dumlupınar’a çekildiği görülmektedir. Süvari kolordusu Komutanı Fahrettin Paşa Yunan Ordusu’nun gerisindeki yoları, istasyonları tutmakta, Yunan’ın iletişimini kesmektedir.
29 Ağustos’u 30 Ağustos’a bağlayan gece başkomutan, Batı cephesi Komutanı ve Genel Kurmay Başkanı yeniden durumu değerlendirirler. Başkomutan Fevzi Paşa’yı İkinci Ordu’ya, Yakup Şevki Paşa’nın yanına gönderirken, kendisi de Birinci Ordu’ya doğru ilerler. İsmet Paşa’yı Afyon’da bırakırlar. Hedefte Yunan’ın önünü Dumlupınar’da kesmek ve İzmir’e kaçış yolunu tamamen ele geçirmek vardır. Başkomutanlık Karargahı çarpışmaların en şiddetli olduğu alana yakın bir noktaya taşınır. Bir taraftan yorgunluk, bir taraftan da iletişim kopuklukları nedeniyle İzmir yolunun bir bölümü kapatılamaz ama 30 Ağustos günü Yunan Ordusu’nun önemli bir bölümü ya tutsak alınır ya da yok edilir. 30 Ağustos akşamı bir gün önce görünen utku ( zafer) tüm çıplaklığıyla ortaya çıkar. 1 Eylül’de Başkomutan , ” Ordular! İlk hedefiniz Akdeniz’dir, ileri!” komutunu verir. TBMM’ye de telgrafla utkuyu müjdeler. 14 günde ordumuz İzmir’dedir ( 9 Eylül 1922). İsmet Paşa, Dumlupınar Meydan Savaşı’nı bizzat Başkomutan yönettiği için bu savaşı ” Başkomutanlık Meydan Savaşı” olarak adlandırır. Aslında savaş bir bütündür. 26 Ağustos’ta başlayan Taarruz Yunan askeri topraklarımızı terk edince biter. Büyük Taarruz ile Dumlupınar Meydan Savaşı iki ayrı savaşmış gibi algılanıyor, bu da kafa karışıklığına yol açıyor. Yunan Ordusu’nun önemli komutanları tutsak alınır ve Uşak’ta komutanların huzuruna getirilir. Birinci Ordu Komutanı Trikopis savaş içinde Genel Kurmay Başkanlığına terfi ettirildiğini Başkomutan’dan öğrenir. Başkomutan onları çok nazik karşılar hatta kendilerini teselli eder. Kahve ısmarlar. Bir şey isteyip istemediklerini sorar. Trikopis İstanbul’daki eşine sağ olduğunun bildirilmesini ister. İstek yerine getirilir. Trikopis ve diğer komutanlar Önce Ankara’ya daha sonra da Kayseri’ye gönderilir. Bilindiği gibi ihtilalle başa geçen Yunan hükümeti savaşı yitiren asker ve sivil görevlileri yargılar ve 6 Kasım 1922 tarihinde idam eder. Trikopis işte bu idamdan kurtulur. başkomutan tutsak generalleri Lozan’dan sonra gönderir. Trikopis Atatürk ölünce her yıl 10 Kasım’da onun Selanik’te doğduğu eve gelerek saygı duruşunda bulunur. İngilizlerin desteğinde Anadolu’ya asker çıkaran ünlü Yunan siyasetçi Venizelos ise 1934 yılında Atatürk’e barış ödülü verilmesi için Nobel Kurulu’na dilekçe yazar. Başkomutan Mudanya Konferansı’nda isteklerini kabul ettirir. Lozan’da da ülkemizin tapusunu alır. Anadolu’yu silahla, İstanbul’u, Boğazları ve Doğu Trakya’yı da barışla alır. Bu, emperyalizm için bir ilktir. O tarihe dek emperyalistler girdikleri yerden asla çıkmamışlardır. Başkomutan’ın önderlik ettiği Bağımsızlık Savaşımız tüm ezilen, sömürülen ülkeler için kıvılcım olur. Türkiye’den sonra Asya’nın ve Afrika’nın onlarca mazlum ülkesi emperyalizme karşı bağımsızlık savaşlarını başlatırlar. Bağımsızlık Savaşımız dünyada emperyalizme karşı ilk direniş ve utkudur. Nehru, Burgiba, Castro, Nasır, Cezayir Ulusal Savaşçıları…Başkomutan’dan esinlendiklerini yazacaklar, söyleyeceklerdir.
Selam olsun Başkomutan’a ve bize bağımsız bir yurt bırakmak için canlarını veren yiğit savaşçılara!..

yorumlar