Ana sayfaMüfettişten Gelenler

Çocuklarda Dikkat Eksikliği

COCUKLARDA-DIKKAT-EKSIKLIGIİndir ÇOCUKLARDA DİKKAT EKSİKLİĞİ Dikkat eksikliği yaşayan çocukların sayısı her geçen gün artıyor. Neredeyse he

Anayasa Mahkemesinin İptal Kararı ve Değerlendirmesi
Yeniden Teftişe Dönüşün Sorunsalı
NEREYE KADAR 180 İŞ GÜNÜ 

ÇOCUKLARDA DİKKAT EKSİKLİĞİ

Dikkat eksikliği yaşayan çocukların sayısı her geçen gün artıyor. Neredeyse her sınıfta DEHAB tanısı olan birkaç çocuğa rastlıyoruz. Bu çocuklar, sınıfta eğitim ortamını bozdukları gerekçesiyle öğretmenler ve diğer veliler tarafından kısa sürede istenmeyen çocuklar olarak markalanıyor.

Aslında zamanında alınacak önlemlerle dikkat eksikliği olan çocukların öğretim sürecine daha etkin katılması sağlanabilirse sorunlar da en aza iner. Bu yüzden, özel eğitim gerektiren bu çocuklarımızla ders yapma hususunda öğretmenlerimizin yeterli bilgi ve beceriye sahip olması gerekir. Ayrıca eğitimin evde devam eden sürecinde -özellikle ödev konusunda- anne babaların da dikkat etmesi gereken hususlar vardır. Bu hususta öğretmenler ile ailelere bazı tavsiyelerde bulunacağım.

Öğretmen faktörünün önemini anlatabilmek için yazıma bir anıyla başlamak isterim. DEHAB tanısı olan bir öğrenciyle ilgili sınıf öğretmeninin şikayetleri vardı. Öğrencinin, sınıfta ders işlenmesine fırsat vermediği, arkadaşlarıyla sürekli kavga ettiği, sıraları yıktığı, öğretmeninin saçını yolduğu, velilerin bu çocuk yüzünden kendi çocuklarını sınıftan aldığı gibi çok kötü bir tablo çiziliyordu.

Sınıf öğretmenimizin bu yöndeki tüm şikayet ve gözlemlerini dinledikten sonra, çocuk hakkındaki gözlemlerini dinlemek için aynı sınıfta derse giren branş öğretmenimizi çağırdım. Bu öğretmen, aynı çocuğun sınıfın en başarılı öğrencisi olduğunu, derslere her zaman hazırlıklı geldiğini, derslere aktif katıldığını, sınıfta hiçbir sorun çıkarmadığını hatta konuyu öğrenemeyen arkadaşlarına da yardım ettiğini ifade etti.

Anlatılan öğrenci sanki bambaşka biriydi. Öğretmene bunu nasıl başarabildiğini sordum. Öğretmenimiz, çocuğun içinde bulunduğu durumun farkında olduğunu, ders boyunca onu gözlemlediğini, dikkati dağılmaya başlayınca uygun bir yöntemle hemen dikkatini yeniden derse çektiğini, bazen hareket etme ihtiyacı olduğuna yönelik (kımıldama vb) sinyaller verdiğinde bir sebeple yerinden kalkarak hareket etmesine (Tahtayı silme veya bir şey yazma vb) fırsat verdiğini, çocuğun hemen rahatladığını, öğrencinin derslerde bir kez dahi sorun yaşamadığını, dersine severek geldiğini ve çok mutlu olduğunu, anlattı.

Bu olaydan da anlaşılacağı üzere doğru yöntem ve davranışlarla bu öğrencilerimiz sınıfta çok daha başarılı, uyumlu ve etkin hale getirilebilir. Bu konudaki tavsiyelerime gelince;

Herhangi bir derse veya çalışmaya başlarken ilk aşamada etkili şekilde dikkat çekilmelidir. Sınıf ortamında konuya dikkat çekmek için öğretmenin kullandığı bazı yöntemler bu çocuklar için yeterli olmayabilir. Sınıfın dikkati konuya çekilirken bu öğrenciler özellikle gözlenmeli yöntem yeterli olmamış ve hala dikkati başka bir şeyde ise onun dikkati çekmek için ayrıca gayret sarf edilmelidir. Bu çocukların dikkatini çekmeden konuya başlamamak gerekir.

Dikkat nedeni önemlidir?

Siz Dünyanın en iyi konu anlatan öğretmeni de olsanız, öğrenciniz başka şeylerle ilgileniyor ve sizi dinlemiyorsa hiçbir şey öğrenemez. Başarı kapısının anahtarı dikkat çekmedir. Kapıyı açmadan öğrenciyi o odaya alamazsınız.

  • Bu çocukların dikkatleri çok çabuk dağılır. Bu yüzen başlangıçta dikkat çektikten sonra da bu çocukların sürekli gözlemlenmesi ve dikkatlerinin sürekli canlı tutulması gerekir. Dersin başlangıcında dikkatini konuya çektiğiniz normal bir öğrenci 20 dk. derse odaklanırken bu öğrencilerin 5-10 dakika sonra dikkati dağılabilir. Bu durumu hemen fark edip dikkatleri yeniden konuya çekilmelidir. Öğretmenin derste öğrenciyle göz teması kurması, dikkati dağıldığını hissettiğinde öğrenciye ismiyle hitap etmesi, bazen yanına yaklaşması, sırasına elini koyması, çalışmasına dikkatlice bakması, bu hususta yapılabilecek bazı davranışlardır.
  • Bu çocukların enerjilerini atmalarına fırsat verilmelidir. Bir çoğunda dürtüsel davranışlar gözlemlenen bu çocuklarımızın bitmeyen bir enerjileri vardır. Bu fazla enerji onları yerinde duramayan bireylere dönüştürür. Sınıfta sebepsiz yere dolaşmak, bahanelerle ayağa kalkmak, sırada sürekli kımıldamak gibi davranışları doğru şekilde kontrol altına alınmalıdır. Teneffüslerde bolca hareket etmesine fırsat verilmelidir. Oyun ve Fiziksel Etkinlikler, Beden Eğitimi gibi dersler mümkün olduğunca dışarıda veya salonda işlenmeli öğrencilerin enerjisini atması sağlanmalıdır. Bu aktiviteler çocukları rahatlatacak ve devam eden derslerde dinginleştirecektir.
  • Kısa süreli çalışmalar yapılmalıdır. Uzun süreli dersler ve ödevler bu öğrenciler için işkenceye dönüşür. Bu yüzden yapılacak çalışmalar daha kısa süreli olmadır. Normal bir öğrencinin bir oturuşta yapacağı çalışmayı dikkat eksikliği olan öğrenciler için iki parçaya bölerek yaptırmak daha uygun olur.
  • Aileler de dikkat eksikliği olan öğrencilerin evdeki çalışmalarını kısa süreli şekilde planlamalıdır. Günlük 2 saat çalışma planı olan bir öğrenci için yarımşar saatlik 4 oturum daha uygun olur.
  • Aileler öğrencilerin evde yapacağı çalışmaları gözlemlemeli, öğrencinin dikkati dağılıp çalışma verimsizleştiği zaman hemen sürece müdahale edilmedir. Çocuğun tekrar çalışmaya odaklanması sağlanmalıdır.
  • Öğrencilere başarısızlık hissi yaşatılmamalıdır. DEHAB bir sağlık sorunudur ve öğrencinin istemi dışındaki bir durumdur. Öğrencinin çalışmalarının düzensiz olması, ödevlerini eksik olması, zamanında yetiştirememesi gibi hususlarda öğrencinin kendisini başarısız hissettirecek davranışlardan kaçınılmalıdır. İçinde bulunduğu durum dikkate alınarak öğrenci desteklenmelidir.
  • Öğrenci sosyal çevre ile desteklenmelidir. Bu öğrencilerimizin dürtüsel davranışları ve sürekli hareketli halleri nedeniyle bir şeyi dökme, kırma, zarar verme vb davranışlar gözlemlenebilir. Böyle durumlar bir kaç kez yaşanınca okuldaki tüm olumsuzlukların faturası bu öğrencilere kesilmeye başlanır ve günah keçisi yapılır.

Yapmadıkları şeylerin faturasının öğrenciye kesilmesi ona sosyal ve duygusal açıdan zarar verir. Öğrenciye lakap takılır, dalga geçilir dışlanır, yalnız bırakılırsa suçluluk hissine kapılır. Ya hırçınlaşır ya da tamamen içine kapanır. Bu durum onu kazanmayı daha da zorlaştırır.

Çocuğun özel durumunun bilinmesi ve kendini kontrol edebilmesi için sosyal çevre ile desteklenmesi onun gelişimi açısından olumlu sonuçlar doğurur. Çocukların sınıfta ve okuldaki oyun ve çalışma gruplarına katılması, sosyal etkinliklere dahil edilmesi gerekir. Bu öğrencilerin akademik gelişimi kadar sosyal ve duygusal gelişimleri de dikkate alınmalıdır.

SINIF KÜLTÜRÜ

Sınıf Kültürü Çocukları Nasıl Etkiler?

Okullarda her sınıfın kendine ait bir kültürü vardır. Kimi sınıfların kültürü kötüdür.  Böyle sınıflardaki çocuklar genelde mutsuz, endişeli ve heyecanlıdırlar. Böyle sınıflarda yardımlaşma, birlikte hareket etme, geri kalana destek olma, düşenin elinden tutup kaldırma yoktur. Bu sınıflarda yarışma ve rekabet vardır. Her çocuk diğerinin önüne geçmek için çaba sarf eder. Kendi başarıları onlar için yeterli değildir, diğerlerinin başarısız olmalarını isterler.

            İyi sınıf kültürü olan şubelerde çocuklar mutludur. Okula severek giderler, arkadaşlarını özlerler. Sınıf genellikle neşelidir. Sınıfta paylaşma ve yardımlaşma vardır. Sınıf yekpare bir organizma gibidir. Mutluluk da hüzün de paylaşılır.  Çocuklar bu sınıfta huzurludur.  Birileri tarafından zorbalığa uğrama, alay edilme, aşağılanma, dışlanma endişesi yaşamazlar. Bir eksiği olduğunda arkadaşlarınca giderileceğini, yardıma ihtiyacı olduğunda herkesin yardıma koşacağını, üzüldüğünde teselli edileceğini, sevincine ortak olunacağını  bilirler.

            Sınıf kültürünü en doğal haliyle teneffüs saatlerinde gözlemleyebilirsiniz. Bazı sınıflarda çocukların gayet neşeli ve uyumlu şekilde oyunlar oynadıklarını, hiçbir çocuğun dışlanmadığını görürken bazı sınıflarda çocuklarını sürekli birbirlerine zarar vermek için itip kaktıklarını, sık sık kavgalar yaşandığını, güçlü olanın zayıfı ezdiğini,  küçük gruplar halinde şiddet içeren oyunlar oynandığını, zayıfların sürekli dışlandığını,  alay edildiğini, bazı çocukların yalnız kaldığını, genel olarak karmaşa içinde mutsuz çocuklar olduğunu görürsünüz.

            Sınıf kültürü, çocukların karakter gelişimini  etkiler. Yıllarca günlerinin çoğunu geçirdikleri sınıf ortamları onların tutumlarını, davranışlarını, hayata bakış açılarını da şekillendirir.  Kötü sınıf kültüründe büyüyen çocuklar zamanla yarışmacı, kavgacı, bencil, mutsuz, endişeli, özgüvensiz insanlara dönüşürken iyi sınıf kültüründe yetişen çocuklar  barışçıl, yardımsever, fedakar, mutlu, özgüvenli bireyler olurlar.

            Olayı basit bir örnekle somutlaştırmak gerekirse;  sınıf değiştiren bir çocuk, sınıfında eskisi gibi söz almak istemediğini, söz alınca heyecanlandığını çünkü yeni sınıfında yanlış bir şey söyleyen çocuklarla alay edildiğini ifade etmişti. Kendisiyle alay edilmesinden, küçük düşürülmekten  endişeleniyordu. Zamanla suskun bir çocuğa dönüştü. Ayrıca fiziksel olarak zayıf bir çocuk olduğu için takım oyunlarında yeni sınıf arkadaşları tarafından dışlanıyor, hata yaptığında azarlanıyor itilip kakılıyordu. Bu durum zamanla kendine olan güveninin iyice sarsılmasına, içe dönük pısırık bir insana dönüşmesine neden oldu.

            Sınıf kültürü oluşturmada bana göre en önemli etken ilk öğretmendir. Çocuğun sınıfın nasıl bir yer olduğuna ve orada nasıl davranılması gerektiğine ilişkin davranış kalıpları ilk öğretmeni tarafından oluşturulur. Bu yüzden okulöncesi ve birinci sınıf öğretmenlerine büyük iş düşer. Öğretmene aileler de destek olduğunda iyi bir sınıf kültürü kolayca yerleşebilir. Temelde iyi bir sınıf kültürü alan öğrenci ileriki sınıflara da bu kültürü taşır. 

            İyi bir sınıf kültüründe:

Her çocuk sınıfta  kendini değerli hisseder.

Çocukların duygularına önem verilir.   Hüznü, mutluluğu, öfkesi  hemen fark edilir, paylaşılır.

Bütün çocuklar birbiriyle iletişim halindedir.  Gruplaşma, çatışma yoktur.

Her çocuk bir bütünün (sınıfın) parçası olduğunu derinden hisseder.

Çocuklar, diğer sınıf arkadaşlarının başarılarından mutlu olur. Çocuklar arasındaki rekabet, arkadaşlarının kötülüğünü ve başarısızlığını isteyecek boyuta asla çıkmaz.

Sınıfta yardımlaşma ve paylaşma vardır. İhtiyacı olana herkes yardım etmeye çalışır.

Sınıfça toplu etkinlikler yapılır. Birlikte hareket edilir.

Her çocuğun arkadaşları vardır. Hiçbir çocuk yalnız değildir.

Her çocuk o sınıfta olmaktan mutluluk duyar ve sınıfına severek gider.

Çocuklar, sınıf arkadaşlarının kendisine zarar vereceği, zorbalık yapacağı, alay edeceği vb. hususlardan hiç endişe etmezler.

Çocuklar, aralarında çıkan sorunları barışçıl yollarla çözerler. Küskünlükler kısa sürede biter.

            Yapılan hatalara karşı hoşgörülü davranılır. Kimse kınanmaz, aşağılanmaz, hataların düzeltilmesine yardımcı olunur. Görev ve sorumluklar paylaşılır.

                                                                               Doğan Ceylan – Eğitim Müfettişi

ÇOCUKLAR FELAKETİ HİSSETMELİ

Hayatımızı derinden etkileyen bir deprem daha yaşadık. Yıkılan binalar, enkazların başında çaresizce bekleyen anneler, babalar, kardeşler; yürekleri ezen yardım çığlıkları; gözyaşlarını tutamayan, yollara düşen, yardım için seferber olan milyonlar; yıkıntılar arasında hayat kurtarmak için çırpınan insanlar, tükenen nefesler, kaybedilen yaşamlar… Beklenmedik zamanlarda ortaya çıkan umutlar, bir ses, bir hayat, tekbir ve kucaklaşan insanlar… 

  Millet olarak günlerdir ekran başındayız. Tüm televizyon kanalları ve sosyal medya paylaşımları deprem üzerinde yoğunlaştı. Herkes bir şeyler yapmak için çaba sarf ediyor.  Bu arada biz yetişkinleri bile duygusal açıdan sarsan bu acı durumun çocuklara etkisi ve yapılması gerekenler üzerinde bazı değerlendirmeler gördüm. Bu değerlendirmelerde, çocukların yaşanan bu felaketten olumsuz şekilde etkinlenmemesi için deprem haberlerinin ve depreme ilişkin görüntülerin çocuklara izletilmemesi öneriliyordu. Böylece çocukların bir travma yaşamalarının önüne geçileceği iddia ediliyordu. Bu yaklaşımı doğru bulmadığım için bir yazı kaleme alma gereği duydum.

Ülkemizde milyonlarca insanı perişan eden bir felaket yaşanırken, binlerce yurttaşımız hayatını kaybederken, on binlerce insan yaralı haldeyken, aynı ülkede yaşayan bir çocuğun bu olanların dışında tutulması doğru bir yaklaşım değildir.

Çocuklarımız bu ülkenin birer ferdidir. Ülkenin sevincine, hüznüne yetişkinlerle birlikte iştirak etmelidirler. Bir çocuğun enkazdan kurtarılma heyecanını yaşamalı, ailesini kaybetmiş çaresiz bir anne ile birlikte gözyaşı dökmelidirler. Orada üzerine kıyafet dahi giyemeden binalardan çıktığı için soğukta titreyenlerin üşümesini hissetmelidirler. Gece soğuğunda yakılan cılız ateşlerin dumanları adeta gözlerini yaşartmalı, yeri geldiğinde ölenlere, yaralılara ağlamalı, yeri geldiğinde milletimizle birlikte kurtuluş mucizelerine tanıklık ederek mutlu olmalıdırlar.

Memleket kan ağlarken , psikolojisi bozulmasın diye kendi odasına gönderip eğlenceli bilgisayar oyunları oynatılan çocuklar  bu milletin bir ferdi olabilirler mi? Büyüdükleri zaman böyle  bir felaket yaşanırsa felaketzedelerin durumu umurlarında olur mu? Maddi olarak onlara destek olurlar mı? Yardım etmek için oraya koşarlar mı? 
-Elbette hayır. Öyleyse çocukları koruma adına yapılan tavsiyelerin maksadı aştığı açıktır. 

Biz, çocuklarımızı iyi birer insan olarak yetiştirmeyi arzularız. İyi bilinmelidir ki hiçbir hüzün yaşamamış, kimseye acımamış, başkalarının sevincini paylaşmamış, başkaları için göz yaşı dökmemiş biri yeterince insan olamamıştır.

Anne babalar ne yapmalı?

Anne-babalar, çocuğun mizacına göre hareket etmelidir. Bir çocuk depremde yaşananlardan çok fazla etkileniyorsa böyle çocukların duygusal açıdan yıpranmaması için teskin edilmesi ve deprem görüntülerinden uzak tutulması doğrudur ancak bana göre büyük bir çoğunluğu teşkil eden depremi umursamayan
çocuklar için farklı tutum sergilemek gerekir.

Çocuğunuz,  depremi umursamıyorsa, orada yaşananlara üzülmüyorsa televizyonda gösterilen bir kurtarma operasyonunu izlemesi için onu siz çağırın. Gah enkazdan  çıkan çocuğun yerine kendini koysun. Gah onu kurtaran bir yardımseverin. Gah maddi yardımda bulunan bir hayırseverin. Kurtarılan bir bebeği, kavuşan anneyle çocuğu görüp  sevinsin. Ölüm haberlerini takip edip ölenlerin sayısı arttıkça hüzünlensin, bir yakını ölmüş gibi ağlasın.  Biz bunları yaparsak yavrularımız insanlaşır. Duygusal açıdan gelişir, kemale erer. Ancak o zaman iyi bir insan yetiştirmiş oluruz.  

Bir çocuk harçlığını depremzedelere yardım olarak gönderdi. 
Bir çocuk, “biz de oradan bir aileyi misafir edelim mi diye annesine sordu. 
Bir, çocuk en sevdiği oyuncağı, depremzede çocuklara gönderdi.
Bir çocuk, ben de büyüyünce böyle hayat kurtaracağım, dedi. 

Onlar durumun farkında olan çocuklardı. 
Kim böyle çocukları olsun istemez ki!   

(Hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Yüce Allah’tan rahmet, yaralı olanlara acil şifalar diliyorum. Rabbim tüm felaketlerden milletimizi korusun. )

                                                                                    Doğan Ceylan
                                                                                  Eğitim Müfettişi

 

 

yorumlar

WORDPRESS'İN: 0
DİSQUS'U: 0